Merkez caminin imamının Meryem ve Esma isminde iki kızı vardı. Esma 21 yaşında yumuşak ve güzel sesli üniversiteye giden bir kızdı. Ablası Meryem ise 25 yaşında Hafızlığı ve Üniversiteyi bitirmiş Esma’ya göre çok güzel sesli olmamakla beraber takva sahibi bir hanımdı. Anneleri kızlar küçükken vefat etmiş, Hayrullah hoca sırf kızlarının sorun yaşamasından korktuğu için tekrar evliliğe yanaşmamıştı. Mahallenin ileri gelenleri birçok bayanı evlenmesi için önermelerine rağmen Hayrullah hoca hiç birisini kabul etmemişti. Hayrullah hoca her iki kızını da çok severdi, fakat küçük kızı Esma ne yaparsa yapsın ona kızmazdı. Bu durum Esma’nın daha şımarık ve başına buyruk bir hal almasına sebep olmuştu. Esma güzel konuşmasıyla kız ve erkek arkadaşlarını etkiliyordu. Esma bunu kullanarak telefonda erkekler konuşuyor, onları sesi ile cezbediyordu. Özellikle geceleri elinden düşürmediği telefonu ile, her gece farklı bir erkekle muhabbet ediyor, onlarla telefonda eğleniyordu. Kardeşinin bu kötü huyunu bilen ablası Meryem, Esma’yı birçok defa uyarmasına rağmen bu duruma engel olamamıştı. Her seferinde de kardeşi ile büyük tartışmalar yaşamışlardı. Esma ablasına çok pısırık ve içine kapanık olduğunu,
sırf bu pısırıklığı yüzünden evde kaldığını söyleyecek kadar ileri de gitmişti. Esma olayı o kadar ileri götürmüştü ki, bazen birden fazla erkekle telefonda konuşuyor ve mesajlaşıyordu.
Esma’nın bu durumunu bilen kız arkadaşları ilgilendikleri erkekleri Esma ile test ediyorlar, Esma’nın tuzağına düşüp düşmeyeceğini denemekten de geri durmuyorlardı.
Bir gün Esma’nın telefonu çaldı, telefonu açtığında karşısında kendi sesi kadar naif bir erkek sesi ile karşılaştı. Esma ilk defa karşısında ki bir sesten bu kadar çok etkilenmişti.
Arayan genç erkek Esma ile kısa bir konuşma yaptıktan sonra yanlış numara diyerek kapatmak istedi, ama Esma telefonu kapatmaya hiçte niyetli değildi. Bu sesten çok hoşlanmıştı,
sonrasında başına gelecekler habersiz bir şekilde o genç ile konuşmayı sürdürmüştü.
Esma ile o genç çok kısa sürede telefon arkadaşı olmuşlar ve aralarında muhabbeti iyice koyulaştırmışlardı.
Esma’nın bu halini gören ablası dua etmekten başka yapacak bir şeyinin olmadığının farkındaydı. Esma’nın içine düştüğü bu durumu babasına iletmekte istemiyordu,
Zira babası Esma’yı çok seviyordu, onun bu şekilde kötü bir davranış içerisinde olması babasını çok üzerdi.
Esma artık sadece geceleri değil, gün içerisinde de o gençle telefonda konuşmaya başlamış,
aralarında bir muhabbet gelişmişti. Genç Esma’ya söylediğine göre bir fabrikada muhasebe departmanında muhasebe müdürü olarak çalışıyor, hali vakti yerinde, evi ve arabası olan birisiydi.
Esma ile de aynı şehirde yaşıyordu. Bir gün genç Esma’ya yüz yüze görüşmek istediğini, uygun görürse Esma ile bir yerde buluşabileceğini söyledi. Esma o gence o kadar güvenmişti ki, bu teklifini hemen kabul etti. İlk başta bu buluşmadan kimsenin haberi olmasın diye düşündü, fakat yine de ablasına bilgi vermeden tek başına hiç görmediği bir erkekle buluşmaya gitmekten çekindiği için ablası Meryem’e durumu anlattı. Ablası her ne kadar böyle bir şey yapmaması gerektiğini söylese de Esma’yı ikna etmeyi başaramamıştı. Esma telefonda konuştuğu o genç ile görüşmeye gitmek için hazırlandığı sırada ablası da çok sevdiği vazoları boyamakla meşguldü. Esma üzerini giymiş bir şekilde ablasının yanına geldiğinde, Meryem sanki yanlışlıkla olmuş gibi yaparak elindeki fırça ile Esma’nın yüzüne bir miktar boya sürdü. Esma bu duruma çok sinirlendi, üstelik boya da hemen çıkan bir boya değildi. Bu boyayı çıkarmak için en az bir gün uğraşması gerekebilirdi. Ablası Meryem bu durumda o gençle görüşmeye gitmemesini tavsiye etse de Esma bunu kabul etmedi. Zira kendisi de telefonda konuştuğu o naif sesli genci görmeyi çok arzuluyordu. Ablası Esma’ya bir teklifte bulundu.
Ablası Meryem Esma’ya yüzünün bu hali ile bir erkeğin karşısına çıkmak yerine, çarşaf giyerek yüzünü kapatmasının daha doğru olacağını teklif edince, Esma bu teklifi kabul etti.
Zaten o anda başka bir çaresi de yoktu. Hemen elbiselerini değiştirdi ve ablasının dışarı çıkarken giydiği bir çarşafı giyip o gençle buluşmak üzere evden ayrıldı.
Telefonda sözleştikleri gibi o genç ile Üniversitenin arkada taraflarında ağaçlık bir alanda buluştular. Hemen uzaklarında iki genç daha vardı ve Esma ile buluştuğu genci takip ediyorlardı.
Bir süre sohbet ettikten sonra buluştuğu genç Esma’nın yüzündeki nikabı kaldırmasını, yüzünü görmek istediğini söyledi.
. Esma yüzündeki boyadan bahsedemeyeceği için bunun uygun olmayacağını falan söylese de genç onu dinlemedi ve hızlı bir el hareketi ile Esma’nın yüzünde ki örtüyü çekip aldı. Esma’nın yüzündeki siyahlığı gören ve onun bir yanık olduğunu düşünen genç, Esma’yı bu şekilde görünce şok olmuştu. Genç Esma’ya bağırarak; çirkinsin yüzünün de sesin gibi güzel olduğunu düşünmüştüm, bir daha benim karşıma çıkma, kapat yüzünü ve defol buradan diyerek Esma’nın yanından ayrılıp az ileride duran iki gencin yanına gitti ve hadi gidelim bugünkü av çok çirkin çıktı dedi. Esma duydukları karşısında şok oldu, neredeyse bayılacaktı, ayaklarını zor taşıyordu. Gururu incinmiş, kalbi paramparça olmuştu. Eve vardığında ağlayarak ablasının odasına gitti ve olan biteni anlattı. O anlattıkça ablası gülüyordu. Esma’nın şaşkınlığı bir kat daha arttı ve niçin güldüğünü sordu. Ablası ona; o gencin bir sahtekar olduğunu anladığını bu nedenle bilerek yüzüne boya sıçrattığını söyledi. Böylece Esma büyük bir tehlikeden kurtulmuştu. Ablasının da telkinleri ile yaptıklarına tövbe etti ve bir daha aynı hataları yapmayacağına söz verdi.