35 haftalık hamileyken

Doğum yaptığımda en zor kısmın bittiğini sanıyordum ama kocam gözlerinde yaşlarla hastane odama gelip hiç beklemediğim o isteği dile getirdiğinde yanıldığımı anladım.

Ben Hande, 33 yaşındayım. Çok yakın bir zamana kadar sevdiğim adamla huzurlu bir hayat kurduğuma tüm kalbimle inanıyordum. Murat ile neredeyse dokuz yıldır birlikteydik. Lise yıllarında tanışmıştık; o, kimya dersinde arkamda oturan, sürekli sakız çiğneyen, uzun boylu ve sessiz çocuktu; bense denklemlerde sürekli yardıma ihtiyaç duyan o kız. Zamanla bu arkadaşlık; mezuniyet balosu heyecanına, gece yarısı gittiğimiz salaş çorbacılara ve park halindeki arabada saatlerce süren fısıldaşmalara dönüştü.

Evlilik kararı için acele etmedik. İkimiz de çok çalıştık, dişimizden tırnağımızdan artırıp İstanbul’un sakin bir semtinde, mütevazı iki odalı bir ev aldık. Ben sınıf öğretmeniyim, Murat ise bilişim sektöründe çalışıyor. Gösterişli bir hayatımız yoktu ama her zaman sarsılmaz bir bağımız olduğunu sanıyordum. Üç yıl boyunca çocuk sahibi olmaya çalıştık. Evliliğimizin en yıpratıcı dönemiydi. İş yerinde okulun tuvaletine kapanıp sessizce ağladığım günler oldu; öğrencilerimin çizdiği "anne, baba, bebek" resimlerini gördükçe içimdeki acıya rağmen gülümsemek zorundaydım.

Kısırlık testleri, hormon iğneleri ve umut dolu sabahların ardından gelen gözü yaşlı gecelerden geçtik. Sonra bir sabah, bir olumsuz sonucu daha kaldıramayacağımı hissederek testi yapmaktan vazgeçecekken, o çok silik ikinci çizgiyi gördüm. Ertesi hafta doktorun odasında, "Tebrikler, hamilesiniz," dediği o an hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Murat beni kendine çekip kulağıma fısıldadı: "Başardık canım."

O an zihnime kazınmıştı. Aylarca bu anın sıcaklığına tutundum. Bebek odasını yumuşak bir yeşile boyadık. Yere oturup o minicik tulumları katlarken hayatımızın nasıl değişeceğini hayal ediyordum. İsimler seçtik, uykudan önce okuyacağımız masalları, onun hangi takımı tutacağını tartıştık. Sonunda rüyamız gerçek oluyordu. Ama karnım büyüdükçe Murat’ta bir şeyler değişmeye başladı.

Dışarıda daha çok vakit geçiriyordu. "Arkadaşlarla bir yerlere gideceğiz," diyordu ama eve geldiğinde ağır bir sigara ve içki kokusu üzerinde oluyordu. "Ne zamandan beri sigara içiyorsun?" diye sorduğumda sadece gülüp geçiyor, "Ortam duman altıydı, pasif içiciyim, rahat ol tatlım," diyordu. Önce baba olmanın verdiği strese bağladım. Ama mesafe her geçen gün arttı. Koltukta yan yana oturduğumuzda artık eli karnıma gitmiyordu. İyi geceler öpücükleri bile kısa ve ruhsuzdu.

Bir akşam yemekte, "İyi misin Murat?" diye sordum. Başını telefondan kaldırmadan, "İşler çok yoğun, sadece yorgunum," deyip konuyu kapattı. 35. haftaya geldiğimde hem fiziksel hem de duygusal olarak bitmiştim. Vücudumda sadece hamileliğin değil, her şeyi ayakta tutmaya çalışmanın verdiği o ağır yükü hissediyordum. Belim ağrıyor, ayaklarım balon gibi şişiyordu. Doktorum her an doğuma hazırlıklı olmam gerektiğini söylemişti. Hastane çantam kapının yanındaydı, her şey hazırdı.Devamı sonrki syfda..
Reklamlar