Tomas Valero'yu kızını okuldan sonra sonra bir kıskanmış anlamıştı. Her zaman olan kızının enerjisi yoktu ve huysuzdu. Zavallı kız çocuğu duygusal olarak dengesizleşmişti ve sabah okul eğitimi için ağlamıştı. Thomas neler olup bittiğini düşünmüştü. Çok etkileyici bir etki yarattı ... "ETMEK GÖRSELE TIKLAYARAK İLERLEYİNİZ .................................. ...........
Bu, Ben'in her akşam, yemekten sonra oğlunun odasını boş bulduğu 11. gündü. Çocuk hep aynı saat aralığında ortadan kayboluyordu: 7 ile 9 arasında.
Luke (oğlu) her zaman maceracı bir çocuk olmuştu ve daha önce birçok kez çeşitli sebeplerle evden kaçmıştı. Fakat bu sefer yolunda gitmeyen bir şeyler vardı çünkü çocuk her gün aynı saatte yok oluyordu.
Ben oğluna bunu sorduğunda, çocuğun her zaman verecek bir cevabı olurdu veya babasına 'Bu seni ilgilendirmez!' diye çıkışırdı.
Ama endişeli babanın pes etmeye niyeti yoktu. Öğrenmeye hakkı vardı...
Oğlu her akşam nereye gidiyordu?!
Ben, bu sorunun cevabını oğlundan alamayacağını biliyordu, bu yüzden her şeyi kendi başına halletmeye karar verdi ve araştırmaya başladı.
12. gün geldiğinde ve Luke tekrar ortadan kaybolduğunda, Ben onun odasını aramak ve olup biteni aydınlığa kavuşturmak için tam olarak 2 saati olduğunu biliyordu.
Saat tam 7'de yukarı çıkıp oğlunun gardırobunu karıştırmaya başladı. Her çekmeceyi açtı, baştan sonra her yeri aradı.
İşi bittiğinde, oda kıyafetler ve oyuncaklarla darmadağın olmuştu ama oğlunun her gün gizemli bir şekilde ortadan kayboluşunu açıklayacak herhangi bir ipucu yoktu.
Ancak birden gözüne bir şey ilişti! Oğlunun pantolonunun cebinde beyaz bir kağıdın ucu görünüyordu...
Bu küçük kağıt parçasında bir şey yazılıydı... Ne olabilirdi? Ben endişeli bir şekilde pantolona yaklaştı. Notu pantolonun cebinden çıkarıp okumaya başladı...
"Saat tam 19:15'te, Lind sokağının köşesindeki şapele gel. Yalnız olduğundan emin ol!"
Ben şaşırmış ve kafası karışmış bir şekilde nota baktı. Neler oluyordu? Oğlu neden her gece tek başına Lind sokağına gitmek zorundaydı? Bu garip notu kim yazmış olabilirdi?
Bunların cevabını bulmanın tek bir yolu vardı... Oğlunu nottaki adrese kadar takip etmesi gerekiyordu!
13. gün, Luke ve Ben evden çıkmaya hazırdı. Yemekten sonra Luke odasına gideceğini söylediğinde Ben onu uzaktan sessizce takip etti.
Luke'un odasının penceresinden çıktığını duydu... Ama Ben bu sefer hazırlıklıydı...
Ben hızla evden fırladı ve çöp kutusunun arkasından oğlunu gözetledi. Luke'un bahçeye indiğini duydu ve kaçmasını izledi.
'Takip başlasın!', diye içinden geçirdi.
Şapele giden yol, sık ağaçların olduğu ormanlık bir alandan geçiyordu, bu yüzden Ben'in saklanacağı bir sürü yer vardı. Anlaşılan, nottaki talimatlara uymak oğlu için çok önemliydi.
Luke birçok kez arkasına baktı, ağaçların arasında saklanan babasını görmesine ramak kalmıştı. "Çok gergindi, sürekli arkasına bakıyordu...", diye anlatıyor Ben.
Sonunda şapele vardıklarında Luke kapıda sakince bekledi. Ben ise binanın yanındaki çalılıklara saklandı.
Saat 19:14... Nottaki kişi her an orada olabilird
Ben saatine baktı. Şapelin kapıları yavaş yavaş açılmaya başladığında saat neredeyse 19:15'i gösteriyordu..
Kapıda uzun boylu biri belirdi. Şapelin içi karanlıktı ama Ben kapıda duran bu siluetin bir adama ait olduğunu açıkça görebiliyordu.
Kapıdaki adam çocuğu hızla kilisenin içine soktu, Ben artık onları gözden kaybetmişti.
Endişeli baba, hızla bu eski binaya doğru yürüdü ve şapelin penceresinin altında saklandı. Fark edilmemeye çalışarak camdan içeri baktı..
Gözleri içerideki iki karaltıya odaklandığında bu gizemli adamı hemen tanıdı!
Bu kişi, Luke'un eski ilkokulundaki öğretmeni Frank'ti! Ama neden oğluyla okuldan sonra görüşüyordu? Ve neden bu görüşmenin gizli olması gerekiyordu?
Ben, oğlunun çantasından bir şey çıkarıp öğretmene verdiğini gördü. Bunun ne olabileceğini merak etti...
Ardından Luke birden kapıya doğru yöneldi, Ben'in binanın köşesinde saklanacak yeni bir yer bulmak için sadece birkaç saniyesi vardı.
Fakat saklanacak bir yer ararken, Luke çoktan koşarak uzaklaşmıştı.
Düşünecek fazla zaman yoktu, Ben hemen oğlunun peşine düştü
Luke koşmayı bıraktığında saat 19:30'du. Ben yüzünde şaşkın bir ifadeyle oğlunun yaşlı bir kadınla buluşmasını izledi.
İkili, izlenip izlenmediklerini anlamak için endişeyle sokağa baktılar. Ardından Luke elini çantasına attı ve ufak bir şey çıkardı.
Bunu kadına verdi, kadın ise ona hızlıca sarıldı. Ardından Luke oradan uzaklaştı.
Bu garip olay bir saatten fazla sürdü, Luke 30'un üzerinde yabancıyla görüştü.
Ben yeniden saatine baktığında 20:45 olmuştu bile. Bundan sonra geriye, 30'u aşkın yabancı insanla buluştuktan sonra evin yolunu tutan oğlunun geri dönüşünü izlemek kalmıştı..
Çocuk, bu yabancılara başlangıçta epey ağır olduğu anlaşılan siyah sırt çantasından çıkardığı bir şeyleri dağıtmıştı. Çanta şimdi oldukça hafif görünüyordu.
Luke odasına doğru uzanan su borusunda tırmanmaya çalışırken, Ben oğluyla yüzleşmeye karar verdi.
"Orada dur genç adam!", diye bağırdı. "Seni 2 saattir takip ediyorum. O çantanın içinde ne var
Son 2 saattir seni takip ediyorum ve yaptığın her şeyi gördüm. Çantanın içinde ne var?", diye devam etti Ben.
Babasının bağrışından korkan Luke ağlamaya başladı ve hemen çantasının içindekileri gösterdi.
Çanta, birkaç yiyecek poşeti ve yarım bir kraker paketi dışında neredeyse boştu.
Ve bir de o not vardı.
"Saat tam 19:15'te, Lind sokağının köşesindeki şapele gel. Yalnız olduğundan emin ol!"
"Bu ne? Çantanda neden yiyecek var ve neden her gün saat 19:15'te şapele gitmen gerekiyor?", diye sordu Ben
Kafası karmakarışık olan Ben oğlundan bir açıklama bekliyordu. Luke sonunda konuşmaya başladı ve tüm olanları anlattı.
"Senden sır saklamak istememiştim baba." Küçük çocuk cümlesini bitirir bitirmez ağlamaya başladı.
Oğlunun sözlerinden etkilenen Ben onu göğsüne bastırdı.
"Ben veya eşim bunu daha önce öğrenseydik, hemen harekete geçerdik.", diye anlatıyor Ben.
Not gerçekten Luke'un ilkokul öğretmeni Frank'tendi, ama Ben'in sandığından çok daha farklı bir şey ifade ediyordu!
Frank artık öğretmenlik yapmıyordu. Okul, eleman çıkarmak zorunda kaldığı için kovulmuştu. Evinin ipotek borcunu ödeyemez duruma geldiğinde ise sokaklara düşmüştü.
Luke onu bulduğunda Frank birkaç haftadır şapelde yaşıyordu. Küçük çocuk bu zavallı adama yardım etmeye hemen karar vermişti.
"Kimsenin bilmesini istemedi, bu yüzden yalnız gitmemi ve bunu sır olarak saklmamı istedi.", diye açıkladı Luke babasına.
Çocuk bir yandan yanaklarından gözyaşları süzülürken anlatmaya devam etti... "Dolabımızdaki yiyeceklerden çaldım ve Frank'e verdim.. Özür dilerim baba..."
Ben oğlunu rahatlattı. "Sorun yok küçük adam. Görüştüğün diğer insanlar kimlerdi peki
Luke yalnızca Frank'e yardım etmemişti. En sevdiği öğretmenine giderken yolda ihtiyaç sahibi başka insanlara da denk gelmişti.
Bu 8 yaşındaki ufaklık dışarıda yardıma muhtaç bir sürü insan varken sadece birine yardım edemezdi.
Bu yüzden dolaptan daha fazla yiyecek almıştı. Kendilerini iyi hissetmeleri için her bir evsize her gün ufak da olsa bir şeyler vermek istemişti.
Gerçek bir kahraman! Ama Luke'un macerası burada bitmiyor..
Luke'un hikayesini annesi de öğrendiğinde, arabaya atlayıp doğruca şapele gittiler. Frank yeniden kendi ayakları üstünde durana kadar onu evlerine almaya karar vermişlerdi.
Bölgedeki diğer evsizlere yardım etmek için bir bağış etkinliği bile düzenlediler.
Etkinlik oldukça başarılı oldu. Toplanan parayla Lind sokağındaki şapeli satın aldılar ve burayı bölgedeki tüm evsizler için bir yuvaya çevirdiler.
Luke ise her gün orada, evsiz insanlara yardım ediyor. Ne harika bir küçük kahraman!