Ablası en tehlikeli şeyhle evlenmeye zorladı

O anda şeyhin bakışlarında bir şeyler değişti. Bunu ilk fark edenler uzakta duran hizmetçiler oldu. Şeyhin gözlerinde daha evvelce hiç yaşamadığı bir duygu parladı.

Hemen anladı: Bütün yaşamı süresince tam da bu tür bir kadını aramıştı.

Şeyh öne çıktı ve Aisha’ya sarıldı; kabaca ya da baskın bir şekilde değil, nazikçe, sanki onu ürkütmekten korkar gibi. Sonra sessizce, nerdeyse bir fısıltıyla, duygularını misafirlerden saklamadan onu alnından ve sonrasında dudaklarından öptü.

Salonda bir uğultu dolaştı. Ve ablasının rengi soldu.

Aynı akşam, şeyh düğün armağanlarinin getirilmesini emretti. Fakat şunlar simgesel armağanlar değildi.

Aisha’ya kendi adına kayıtlı, deniz kenarında bir ev verdi. Sonrasında yeni lüks bir arabanın anahtarlarını… Sonrasında en iyi tasarımcılar doğrultusundan yaratılmış elbiselerle dolu bir gardırop. Mücevherler; elmaslar, altınlar, ender taşlar birbiri ardına ayaklarına serildi.

Şeyh sakince, “Bunların hepsi senin,” dedi. “Çünkü sen benim kaderim oldun.”

Aisha gözyaşlarını tutamadı. Bunların hiçbirini istememişti. Sadece orada durdu, amacıylae sürüklendiği kabusun aşka dönüştüğüne hala inanamıyordu.

Ve ablası bir kenarda durmuş, hareket edemiyordu. Kaçtığı kaderin bir başkasını şefkatle seçişini izledi. Leila, yaşamında ilk kez yaptığı Hatayı anladı.

Pişman oldu. Ama bundan sonra çok geçti.
Reklamlar