Ben Gülten, 74 yaşındayım.

Evin satışındaki o dile getirilmemiş şart, Gülten’in Mert’in yanına taşınması ve yeniden "aile" olmalarıydı. Ancak umutları kısa sürede suya düştü. Ortada hiçbir zaman bir ameliyat olmamıştı; bunun yerine evde sürekli yeni lüks eşyalar ve tatil broşürleri boy göstermeye başladı. Üç hafta sonra, balkondaki çiçekleri sularken Mert ve Buse’nin acımasız konuşmalarına kulak misafiri oldu. Alaycı bir tavırla Gülten’i bir "yük" olarak görüyor, Maldivler seyahatini garantiler garantilemez ondan kurtulmak için gün sayıyorlardı. Bu keşiften bir hafta sonra Mert, onu bir huzurevine bıraktı; eline tek bir valiz tutuşturup haftalık ziyaret sözü verdi ama bu söz de diğerleri gibi yalan oldu.

Gülten, huzurevinin sessiz rutinine alıştı; çalışanlardan nezaket gördü ama terk edilmişlik hissiyle hep mücadele etti. Aylar yıllara döndüğünde, uzak kuzeni Davut Bey'in vefat ettiğini ve kendisine büyük bir miras bıraktığını öğrendi. Bu zenginlik haberi, Mert’i bir mıknatıs gibi yeniden hayatına çekti. Mert, tanıdık senaryoyu tekrarlayarak çıkageldi: Buse’nin bir ameliyata daha ihtiyacı vardı ve miras payını peşin istiyordu.
Reklamlar