Bir gün ormanın derinliklerinde dolaşırken, karşıma çıkan manzara kalbimi durdurdu. Gözleri korku ve çaresizlikle parlayan dişi kaplan, kayalığın kenarına sıkışmış bir şekilde asılı kalmıştı. Gövdesinin yarısı uçurumun kenarında, diğer yarısı kayaların üzerinde savruluyordu. Ne yapacağımı bilemeden, içimde bir ses beni ona doğru itiyordu; bu, hayvanların en güçlü olanının bile zor durumlarda kalabileceğini hatırlatan bir dersti. Hızla yaklaştım, derin bir nefes aldım ve ona cesaret vermek için bağırdım. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atarken, bir yandan onu kurtarmak için plan yapıyordum. Kayalığın çalılıklarının arasına gizlenmiş ipi bulmak için zamanla yarışıyordum. O an, hayatımın akışını değiştirecek bir yolculuğun ilk adımlarını atıyordum. de'vamı sonraki sayfada..
Dişi kaplanı kurtardıktan sonra, hayatımda bir şeylerin asla eskisi gibi olmayacağını anladım. Korkusunu gözlerinde görebildiğim bu yaratık, benim için bir sembol haline gelmişti; cesaretin, dayanıklılığın ve umudun timsali. O günden sonra, hayvanlarla olan ilişkim derinleşti, onlarla kurduğum bağlar, insana dair anlayışımı da zenginleştirdi. Onların dünyasında yaşananlarla, insanlığın gerçekliği arasında bir köprü kurdum. Her biri, içindeki hayatı ve mücadeleyi anlamama vesile oldu. Şimdi, her sabah uyanıp onlarla geçirdiğim zamanlar, bana yaşamın kıymetini ve doğanın sunduğu mucizeleri hatırlatıyor. Bunu başarmanın, bir canı kurtarmanın, aynı zamanda kendi ruhumu kurtarmakla eşdeğer olduğunu fark ettim. Hayatımın en büyük derslerinden birini, o kayalığın kenarında aldım; bazen en büyük kurtuluş, korkuların üstesinden gelmekte saklıdır.