Daniel'ın çocukluk anıları, uçup giden görüntüler ve boğuk seslerden oluşan bir kaleydoskop gibiydi. Duvar kağıtlarının soyulup döküldüğü küçük, dağınık daireyi ve annesinin eski parfüm şişesinden gelen hafif lavanta kokusunu hatırlıyordu. Margaret, yoksulluk ve zorlukların gelgitleriyle mücadele etse de sevgi dolu bir anneydi. Ancak kontrolü dışındaki koşullar onları parçalamış, Daniel'ı dünyada tek başına yol almaya bırakmıştı. İlerleyen yıllarda Daniel, bir koruyucu aileden diğerine savruldu. Annesinin bir zamanlar canlı olan anıları silindi, yerini hayatta kalma ve hırs dolu yeni anılar aldı. Başarma azmini, bir daha asla çaresiz hissetmeme arzusu besliyordu. Yıllar içinde, kalbinin etrafına bir kale inşa etti ve çok az kişinin onu gerçekten tanımasına izin verdi. Diğer yandan Margaret, o yılları oğlunu arayarak geçirmişti. Her ipucu, ona dair her potansiyel bakış, inatla tutunduğu bir umut ışığıydı. Hayat onu yıpratmıştı ama Daniel'e olan aşkı sönmek bilmeyen bir ateş gibi sönmemişti. Kaderin oğlunu bu kadar yakınına getireceğini, sonra da oğlunun onu ikinci kez bakmadan iteceğini hiç düşünmemişti.Devamı diğer sayfadadır.
Akşamın ilerleyen saatlerinde, şehre bakan çatı katındaki evinde Daniel kendini huzursuz hissetti. Pazardaki karşılaşma zihninde tekrar tekrar canlandı. Kadının gözlerinde, ürkütücü derecede tanıdık bir şeyler vardı. Bunu sıradan bir tesadüf, hafızasının bir oyunu olarak görmeye çalıştı. Ama evrenin kaderleri örmenin bir yolu vardır. O gece, iş ortağı Alex ona tereddütlü bir bakışla yaklaştı. "Daniel, bugünkü kadın... çok serttin," diye başladı Alex dikkatle. "Bilirsin, bazen insanların bizim hayal bile edemeyeceğimiz hikayeleri vardır." Daniel alaycı bir şekilde güldü, ama Alex'in sesindeki bir şey onu duraklattı. "Ben de hiçbir şeyim olmadan büyüdüm Alex. Oraya gidip mücadele ederek kurtulduktan sonra acını paylaşmak zor." "Belki," diye yanıtladı Alex, "ama görmen gereken bir şey buldum." Daniel'a yıpranmış bir fotoğraf uzattı. Kenarları yıpranmış ve görüntü solgundu, ancak resimdeki genç çocuk, nazik bakışlı bir kadının yanında duran Daniel'dı. Daniel, pazardaki kadının aynı kadın olduğunu fark edince damarlarında bir şok dalgası dolaştı. Uzun zamandır gömdüğü anılar geri gelirken kalbi hızla çarpıyordu.Gor'selden son sayfamıza gecelım...
Onu bulmaya kararlı olan Daniel, ertesi gün içinde fırtına gibi esen duygularla pazara döndü. Ama Margaret orada değildi. Satıcılara, izleyenlere, onu görmüş olabilecek herkese sordu ama Margaret ortadan kaybolmuş gibiydi. Daniel, suçluluk duygusu içini kemirirken, sığınaklarda ve aşevlerinde çılgınca arama yaparken günler haftalara dönüştü. Sadece bir dilenciyi tekmelememişti; kendi annesini de kovmuştu. Bulunamadığı her gün, onu sonsuza dek kaybedebileceğinden korkuyordu. Sonra soğuk bir sabah, ofisine bir mektup geldi. El yazısı titrek ama tanıdıktı. "Sevgili Daniel," diye başlıyordu mektup. "Seni aramaktan hiç vazgeçmedim. Çektiğin her şey için üzgünüm. Lütfen beni affet." İmzasızdı ama biliyordu. Ve bununla birlikte Daniel'ın kararlılığı daha da güçlendi. Onu bulacak, özür dileyecek ve kaybettiği aşka geri dönecekti. Kalbinin derinliklerinde bu yolculuğun yalnızca bir kurtuluş değil, aslında hiç kaybetmediği ailesini bulmakla ilgili olduğunu biliyordu.