İskelenin kenarında dururken hava hâlâ buz gibiydi, tenimi acıtıyordu. Ambulansın dolambaçlı yolda gözden kayboluşunu, stop lambalarının uzaklara doğru yanıp sönüşünü izledim. Kahkaha yankıları hâlâ atmosfere sinmişti; çok daha uğursuz bir şeye dönüşen acımasız şakanın ürkütücü bir hatırlatıcısıydı bu. Milina'nın buzun altında gömülü halinin ürpertici görüntüsü zihnimde kaldı; kırılganlık ve tehlike dolu bir görüntü.
Adını asla bilemeyeceğim balıkçı, teknesini gölün sisli açıklığına geri döndürmeden önce başını salladı. Tek kelime etmeden gitti; sessiz empatisi, kaosun ardından gelen tek teselliydi. Keşke ona teşekkür edebilseydim, zamanında müdahalesi için minnettarlığımı ifade edebilseydim, ama kelimeler boğazımda düğümlendi, yoğun duygu ağları arasında dolandı.
Tekrar yalnız başıma, kıyı şeridinde volta atıyordum, her adımımda buz tutmuş zemin çatırdıyordu. Düşüncelerim Milina'nın etrafında dönüyordu. Kahkahaları, canlılığı, kıvılcımı... Onu tanımlayan her şey, tehlikeli bir şekilde yok olmaya yakın görünüyordu. Paniğin yerini buz gibi bir kararlılık almış, her kalp atışımda damarlarımda dolaşıyordu. Kardeşimin adı ekranda parlıyordu, uzun zamandır geride bırakmaya çalıştığım geçmişe bir can simidi.g'rsele ilerlyn devamı sonrki syfada..