Küçük bir köyün kuytu köşelerinde, yıkık dökük bir evin karanlık gölgeleri arasında bekleyen bir hikaye vardı. Bugün, yıldönümümde, oğlum beni buraya bırakmıştı; yüzü gülümsemekten çok karamsarlıkla kaplıydı. Bu terkedilmiş ev, bir zamanlar sıcak anıların barındığı bir yuva iken, şimdi soğuk ve sessizdi. Ağaçlar, rüzgârın üflemesiyle hırçın danslar yaparken, evin pencereleri de hüzün dolu birer göz gibi bakıyordu. Oğlum, bana bu yeri yeni evim olarak sunarken, içinde sakladığı düşüncelerin karanlığıyla yüzleşmediğinin farkında değildi. Yaşamak zorunda kalacağım bu yeni gerçeklik, onu hangi sırların beklediğini ve intikamımın nasıl şekilleneceğini bilmediği bir sahneye dönüşüyordu. İçimdeki öfke, adeta bu evin duvarları gibi yıpranmış ama hâlâ dimdik duruyordu.
de'vamı sonraki sayfada..
Zaman geçti, her geçen gün evin duvarları arasında yankılanan adımlarım, oğlumun unuttuğu bir melodiyi hatırlatıyordu. Sessizlik, her anı hafızama kazıyordu; burada geçirdiğim zaman, bana sabrın ve stratejinin değerini öğretmişti. İntikam, yalnızca bir duygu değil, aynı zamanda bir kurguydu; her aşamada ince ince dokuduğum planlarım, onun geçmişte yaptığı hataların üzerine inşa edilmişti. Oğlumun terk edişi, ona karşı hissettiğim derin acının hışmını doğurmuştu. Artık yalnızca bir baba değil, aynı zamanda bir stratejisttim; oyunumu oynamak için sabırla bekleyecektim. Terkedilmiş bu ev, benim dönüşümümün ve onun daha önce görmediği bir yüzle yüzleşmesinin sahnesi olacaktı. Nihayet geldiğinde, yüzümdeki gülümseme, içimdeki intikam ateşini değil, yeniden doğuşumu simgeliyordu. O an, yalnızca bir evin değil, bir kalbin de yıkılışını ve yeniden inşasını gözler önüne serecekti.