Doktorlar Vazgeçmişti… Ama Bir Duvarcı Hastanede Olağandışı Bir Şey Yaptı
Reklamı Kapat [X]
İstanbul’daki Atatürk Hastanesi’nde haftalardır değişikliğe uğramayan bir sessizlik vardı. Emlak sektörünün tanınan isimlerinden Mehmet Yılmaz Demir, üç haftadır katatonik durumda yatıyordu. Ülkenin en iyi nörologları bütün tedavileri denemiş, fakat hiçbir uyarana cevap alamamışlardı. Doktorlar bundan sonra umudu kesmek üzereydi. Tam bu sırada hastanenin üçüncü katında yürüyen biri duraksadı. Yenileme çalışmalarında görevli duvarcı Ali Yıldırım, 314 numaralı odanın önünde durdu ve içeri baktı. Gözleri dolmuştu. Yanından geride bıraktığımız hemşireye sessiz sedasız konuştu:
“Bu adamı tanıyorum. Yıllar evvelce eş güdümlü çalıştık. Belki… belki yardımcı olabilirim.”
Ali’nin nasırlı elleri, senelerce şantiyelerde çalışmanın izlerini taşıyordu. Kimse onun burada ne işi olduğunu anlamamıştı. Biraz sonra Mehmet’in kızı Zeynep hastaneye geldi. Babasının odasının önünde yabancı bir adamın konuştuğunu görünce reaksiyon gösterdi. “Bu adam kim?” diye sordu sertçe. Ali arkasını döndü. “Ben Ali Yıldırım,” dedi sakin bir sesle. “Babanızla otuz sene evvelce, her şeyin başında eş güdümlü çalıştık.”