«Aman Tanrım… sen… sen yürüyor musun?!»
«Sessiz ol. Bunu kimseye anlatamazsın. Kimseye. Eğer biri öğrenirse, ikimiz için de son olur.»
Nefesimi tuttum. Ve sonra bana tüylerimi diken diken eden bir şey söyledi ve tamamen şok oldum. 😨😱 İlk yorumda devamı 👇👇
Sözde yürüme yeteneğini kaybettiği kaza… sadece bir kaza değildi. Bir suikast girişimiydi. Kendi iş ortakları tarafından sahnelenmişti—ona kamuoyu önünde «kardeşim» diyen insanlar tarafından.
Onu ortadan kaldırmak, kurduğu her şeyi elinden almak istiyorlardı. Kocam mucizevi bir şekilde hayatta kaldı. Ama hayatta ve sağlıklı olduğunu öğrenirlerse, başladıkları işi bitireceklerini fark etti.
Bu yüzden hayatta kalmak için yapabileceği tek şeyi yaptı: engelliymiş gibi davrandı. Resmi olarak, «sağlık nedenleriyle» işten ayrıldı.
Ve tüm bu aylar boyunca, kocamın tekerlekli sandalyede yaşamayı yeniden öğrenmeye çalıştığını düşünürken… o bilgi topluyordu. Kanıtlar. Tanıklar. Şehrin yarısını hapse atabilecek dosyalar.
«Seni bu işe karıştırmak istemedim,» diye fısıldadı. «Ama artık benim karımsın. Gerçeği bilmeye hakkın var. Ve… yardımına ihtiyacım var.»
O anda anladım: bugün olanlar bir mucize değildi. Hiç beklemediğim bir savaşın başlangıcıydı.