10 yaşındaki oğlum Veysel uyanmıştı. Bir an bana baktı. Üzerimde yıpranmış eteğim ve eski hırkamı uzun uzun inceledi. Tam önlüklerine 5 lira koyup kapıdan çıkacakken, “O paraları bize verme annecim. Kendin için biriktir. Bak, eteğin ve hırkan çok eskimiş. Hem sen kendin için hiçbir şey almıyorsun, olan paranı da bize veriyorsun” dedi.
Adım Nurten; eşim vefat ettikten sonra çocuklarıma bakabilmek için evimizin önündeki bahçeye mevsimlik sebzeler dikip pazarda satmaya başlamıştım. Tek isteğim yaşadığımız yoksul hayatı çocuklarımın da yaşamamasıydı. Bu yüzden onların okuyup meslek sahibi olmasını o kadar istiyordum ki.
Her sabah erkenden kalkar, evde kalan birkaç parça kahvaltılığı çocuklarıma hazırlar, önlüklerinin ceplerine de 4-5 lira koyardım ki öğle yemeğinde simit alabilsinler. Ardından pazara gitmek için hazırlanırdım.
Bir sabah kalktığımda, yine fırından yarı parasına aldığım 1 bayat ekmeği kestim, küçük bir parça peynir ve 10 kadar zeytini ekmeğin yanına katık olarak koydum. O sırada 10 yaşındaki oğlum Veysel uyanmıştı. Bir an bana baktı. Üzerimde sayısız yaması olan eteğim ve oldukça eski olan hırkamı inceledi uzun uzun. Tam yine önlüklerine 5 lira koyup kapıdan çıkacakken…