Düğün günüm… Beyaz gelinliğim içinde hayallerime kavuşacağımı sanıyordum. Yanımda yıllardır sevdiğim adam, arkamda ise en güvendiğim insan olan kız kardeşim vardı. O gün bana mutluluk getirmesi gerekirken, hayatımın en büyük ihanetiyle yüzleşeceğimi bilmiyordum. Hazırlıklar sırasında gözlerime takılan küçük ayrıntılar vardı. Kardeşimin bana değil, damadıma yönelttiği uzun bakışlar… Damadın ise her fırsatta ona yaklaşmaya çalışması… Ama “kuruntu yapıyorum” dedim, sustum. Oysa içimdeki fırtına haklıydı. Nikâh defterine imza attığımız o an, kalbim çarpmaktan yerinden çıkacak gibiydi. Ama mutluluktan değil, tarifsiz bir huzursuzluktan. Ve çok geçmeden nedenini öğrendim. Düğün salonunun arka tarafında, istemeden kulak misafiri oldum. O sözler hâlâ kulaklarımda çınlıyor: Devamı diger sayfada...
“Bunu saklayamayız… Seninle çoktan birlikte olduk. O artık hiçbir şeyi bilmemeli.” O an beynimden vurulmuşa döndüm. “Birlikte olduk” kelimeleri defalarca çarptı zihnime. Kendi kanımdan olan kardeşimle, hayatımın erkeği dediğim adam… Aynı yatakta, aynı sırda buluşmuşlardı. Gelinliğimin içinde donakaldım. Dışarıdan herkes mutluluğuma şahitlik ederken, içimde koca bir enkazın altında nefes alamıyordum. Kardeşim bana bakmaya cesaret edemiyor, kocam ise hiçbir şey olmamış gibi elimi tutuyordu.Go'rsele ilerleyn devamı diger sayfada..
İşte o an anladım: En büyük ihanet, en yakından gelir. Ve bazen bir ömür boyu saklamaya çalıştığın sır, en mutlu sandığın gününde ortaya çıkar. Şimdi önümde bir seçim var. Sessizce bu ihaneti sineye çekip hayatıma devam mı edeceğim? Yoksa hem kardeşimden hem de kocamdan hesap sorup, tüm maskeleri tek tek mi düşüreceğim? Bildiğim tek şey var: O gün öğrendiğim gerçek beni öldürmedi ama içimdeki kadını tamamen değiştirdi.