Her insan bir gün yaşamını yitirecek herkes mezarlığa gittiği zaman bunu daha net anlayıp düşünme fırsatı buluyor. Acaba nasıl olacak ne gibi sonuçlar doğacak gibilerinden soru işaretleri doğuyor. Bir mezarcı televizyon programına bağlanıp anlattıklarıyla tüyleri diken diken etti.Kabir de olanlar…Ayrıntılar ıcın g0rsele d0kunun
“Bir musibet bin nasihatten yeğdir” demiş atalarımız. Burada anlatacaklarımız öyle bildiğiniz kötü anlamlı musibet değil. Aksine ameli ve itikadi bir yaşamın mezardaki yansımaları üzerine. Olayın kahramanı da otuz yıldır mezarcılık yapan biri. Her zamanki bir iş gibi başlayan ibretlik olay duyanları şoke etti. KADININ EVLİYA MİSALİ YAŞAMI Her zamandan bir gün diye başladı mezarcı, “Kazdığım mezar yerinde kocam bir yılanı kıvranmış gördüm. Mezarın yarısına kadar girmişti. Oraya kısılmış ölmüş. Deliği biraz genişleterek yılanı çıkardım. Mezarda metfun kadının kefenini ister istemez gördüm. İlk günkü gibi sağlam ve tertemiz. Tahtalar onca yıla rağmen çökmemiş üstüne. Öleli beş yıl olmasına rağmen kefeni hâlâ bembeyaz, tahtaları bile çürümemişti. Onu görünce çok duygulandım ve mezar başında uzun süre kendime gelemedim. Farkında olmadan ağladım. Bu ibretlik olay kafamı epey meşgul edince ruhumu rahatlanmak adına olaydan sonra mezarda yatan kadının evveliyatını araştırmaya başladım. Merak etmekte haksız değilmişim. İlginç ve olaylara anlam katan kadının hayatını yavaş yavaş öğrenmeye öğrendikçe hayatımın dersini almaya başlamıştım. Abdestsiz dolaşmayan, hiçbir ibadetini kaçırmayan, Allah rızası için yaşayan, her canlıya değer veren biriymiş meğer. Ne güzel. İnsanın imrenesi geliyor. İçimden nefsimiz olmasa biz de böyle yaşamayı başarsak diye geçirdim. Eşine sadakatle bağlı, çoluk çocuğuna annelik vazifesini yerine getiren, helal ve haramı öğreten yüze bir değermiş metfun kadın.”