Kur'an kursu hocalığı yaptığım bir yerde, kursun sonlarına doğru genç bir gelin gelmeye başladı. Yüzü solgun vücudu zayıf, ses tonu oldukça titrek ve ürkekti. İkimiz de birbirimizi tanıma aşamasındaydık. Bu talebemde farklı bir şeyler vardı ve şimdilik gözlem yapmakla geçiyordum.
Mahalle kursu olduğu için, talebelerim birbirini tanıyan, akraba ve komşulardan oluşuyordu. Onun; dışardan geçici bir süre için, eşinin işinin bozulması dolayısıyla kayınvalidesinin yanına geldiğini öğrendim. Mahallede bir Kur'an kursu olduğunu duyunca, komşuların da desteğiyle kaynanasından zor belâ izin almış ve kursa gelmiş.Bizler, ihtiyaç odaklı olduğumuz için, her talebeye kendi şartları dahilinde, mümkün mertebe onların da bizlerin de magdur olmamasına dikkat ederek, kişiye özel ders veririz.
Bu gelin de bana bazı özel şartlarını anlatıp....
HAK YERİNİ BİRGÜN BULUR
Kur'an kursu hocalığı yaptığım bir yerde, kursun sonlarına doğru genç bir gelin gelmeye başladı. Yüzü solgun vücudu zayıf, ses tonu oldukça titrek ve ürkekti. İkimiz de birbirimizi tanıma aşamasındaydık.
Bu talebemde farklı bir şeyler vardı ve şimdilik gözlem yapmakla geçiyordum. Mahalle kursu olduğu için, talebelerim birbirini tanıyan, akraba ve komşulardan oluşuyordu. Onun; dışardan geçici bir süre için, eşinin işinin bozulması dolayısıyla kayınvalidesinin yanına geldiğini öğrendim.
Mahallede bir Kur'an kursu olduğunu duyunca, komşuların da desteğiyle kaynanasından zor belâ izin almış ve kursa gelmiş. Bizler, ihtiyaç odaklı olduğumuz için, her talebeye kendi şartları dahilinde, mümkün mertebe onların da bizlerin de madur olmamasına dikkat ederek, kişiye özel ders veririz. Bu gelin de bana bazı özel şartlarını anlatıp, kabul ettiğim takdirde devam etmek istediğini, yoksa gelemeyeceğini söyledi. Zaten, kayıtlar bitmiş ve sınıf mevcudu tamdı. Onun bu hali resmî olarak bana zarar vermezdi. Kaldı ki bizim maksadımız gönül fethedip onu Kur'an'la buluşturmak olduğu için, kendisini, elimden geldiğince idare edebileceğimi söyledim. İki oğlu, emzikte bir kızı vardı. Gelirken bazen bunlardan birini ya da ikisini yanına alıyordu.
Kayınvalidesi çocukları ona bırakıp kursa gitmesine söylendiği için ben kolaylık gösteriyordum kendisine. Geldiği zaman, hiç bekletmeden hemen araya alıp onu okutuyor bu sırada çocukların onu rahatsız etmemesi için çantamdan çikolata şeker vs verip oyalanmalarını sağlıyordum. Bundan dolayı çocuklar da gönüllü gelmek istiyorlardı zaten :)) Sonrasında da..
Üsteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz.
Yine böyle bir sabah, kucağında bebeğiyle geldi. Hemen aldım masaya. Okumaya başladı. Sesi her zamankinden daha titrek geldi. Sık sık yutkunmaya başladı. Dayanamadım ve dersi kestim. Korku dolu gözlerle yüzüme baktı. Sınıfa göz gezdirdim, hepsinde bir endişe vardı. Benim bilmediğimi biliyor gibiydiler.
- Bir sıkıntın mı var? dedim.
Tekrar yutkundu. "Dışarı çıkalım mı?" dedim.
İmdat bekler gibi arkadaşlarına baktı ve "yok hocam, herkes benim ne çektiğimi biliyor zaten" dedi ve sustu, başını önüne eğdi. Gözlerinde yağmur damlası gibi yaşlar akıyordu, sonra hıçkırmaya başladı. Gözyaşı bulaşıcıymış ya bir de ben sulu gözlü olunca, burun çekenlerin sayısı artıverdi.
Sınıfta buz gibi bir hava esti. Herkesin ağzı bıçak kesmişçesine kapalı, ders çalışanlar suskun, gözler onun üzerine dikilmişti. Bir müddet ağladı ve anlatmaya başladı "Hocam, ben kaçarak evlendim. Kaynanam oğluna başka birini alacakmış, biz de birbirimizi seviyorduk kaçtık. O yüzden kaynanam beni hiç istemedi. Kaynatamı da doldurur üstüme salardı, beni dövdürürdü.
Kendisi kapılara vurar, eşyaları kırar sonra da "gelin yaptı" derdi. Eşim de onların eline baktığı için bi şey diyemez, bana hep "sabret" derdi. Sonra başka şehirden inşaat işi buldu, taşındık. Ancak işleri rast gitmeyince, eşyalarımızı bir odaya topladık, yatak odamızı alıp geldik. Evin kalan odalarını ev sahibi kiraya verdi. Ama kaynanam beni de çocuklarımı da istemiyor. Eşim bizi bırakıp başka bir yere çalışmaya gitti. Beni gece kendi yatak odamda yatırmıyor "oraya misafir gelirse onları yatırırım" diyor. Çocuklarla beraber oturma odasında yatıyorum. Gündüz de çocuklara tv izletmiyor, onları alıp yatak odamda, halının üstünde oynatıyor, oyalamaya çalışıyorum. Elimden geldiğince evde her işi yapıyorum. Büyük çocuk ilkokula başladı, onu okula bırakıp gelene kadar bile diğerlerine bakmıyor. Bizim kursağımızdan rahat bi lokma geçirmiyor, bu sabah da gene kavga çıkardı, dayanamayıp bebeğimi aldım ve buraya geldim. Hocam çok kere intihar etmeyi düşündüm, emzikteki bu bebeğim gözümün önüne geldi, bıraktım." Artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Ben ağzım açık dinlerken, talebelerin de sık sık onu onaylar şekilde başlarını salladıklarını gördüm.
- E, bu kadınla konuşacak kimse yok mu?
- Hocam o kimseyi dinlemez. Tekrar sınıfa döndüm:
- Arkadaşlar, onunla bi konussanız.
Birisi söz aldı ve "Hocam bu gelinin dedikleri hep doğrudur, kaynanası benim de akrabam olur, biz bunların kavgasından yıldık, gelin çok eziyette, ben birinde gittim konuşmaya, beni kovmaktan beter etti, kimse onunla çıkışamaz" dedi ve sustu. - Ben gidip...
Üsteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz.
Ben gidip konuşayım!
- Olmaz hocam, anlattım diye kızar.
-Yakın akrabası filan yok mu, onu aracı edelim.
- Kimseyi dinlemiyor. - Annenler ne diyor bu işe?!!
- Kaçtığım için annem babam küs. Sadece kardeşlerim konuşuyor.
-Neeee!!! Kaç yıldır görüşmüyor musun onlarla?!!
- Dargınlar hocam. Benim kimsem yok. Tekrar ağlamaya koyuldu. İçim darmadağın olmuştu.
-Annenin telefonu var mı sende?
- Var, kardeşlerimden aldım. Ama konuşmuyor benimle.
- Hemen numarasını ver, ben konuşacağım.
- Olmaz hocam.
-Niye?!
- Olmaz hocam. Çaresizlik ne kötü bir şey Allahım. Kimsesiz olmak, kadın olmak, anne olmak bazıları için ne ızdırap verici bir şey. Ya anne olduğu halde olamamak?!! - Ya sen numarayı ver. Onların böyle bir dargınlık yapmaya hakları yok. Ne olursa olsun sen onların evladısın. Seni bu şekilde kimsesiz bırakamazlar. Onlarla mutlaka konuşman lâzım. Durdu, sakinleşti ve "tamam hocam, onları arayıp konuşacağım, benim ne çektiğimi onlardan kimse bilmiyor, hepsini anlatacağım" dedi.
-Söz mü? - Söz hocam. Bugün çocuğu okula gönderince telefon edeceğim. - Eğer bu gün konuşmazsan, yarın numarayı bana vereceksin ben konuşacağım. - Tamam hocam. - Bak bir daha aklına intihar filan getirme. Bu çocukların büyüyecek, her biri aslan gibi bir delikanlı olacak. Onlar annelerine sahip çıkacak ve yaşadığın her şeyi unutturacaklar sana. Buna inanmanı istiyorum. -Tamam hocam, Allah razı olsun. Sen beni dinledin, anladın, teselli verdin ya Allah ne dileğin varsa versin. - Tamam o halde. Senin için ders bitti. İster burda dur, ister git.
- Gideyim hocam. Aklım oğlanlarda kaldı. Okula filan götüreceğim, dersine baktırırım.
Peki, sen bilirsin Onu gönderince epey zaman kendimize gelemedik. Biraz daha konuştuk onun hakkında, çözüm arayışı yapmaya çalıştım ama olmadı. Daha sonra derse başladık. O gece devamlı onu düşündüm. Dualar ettim, kendi kendime ne yapabilirim, diye gamlanıp durdum. Ertesi gün kursa gittim ve derse başladık. Kapı çaldı, o geldi. Normalde evde iş güç yaptığı için biraz geç kalıyordu.
Erkenden görünce şaşırdım. Yüzündeki ifade beni daha da şaşırttı. Hemen masaya aldım. O da bana bakıyor, bir şeyler sormamı bekliyordu. Allahım ya Rabbim, bir insan bir gün sonra bu kadar mı değişir, bu kadar mı gençleşir, ne yaptılar bu kadına, torba torba kan mı verdiler?!! Yoksa yüzüne canlı bir makyaj mı yaptı?! Onun gözleri bu kadar parlak mıydı?! Dişleri de ne güzelmiş. Bir insana gülümsemek bu kadar mı yakışır?! Tebessüm de bulaşıcı, derler. Ben de gülümsedim ve:
Üsteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz
Ne oldu, yüzün gülüyor, dedim.
-Sorma hocam. Akşamüstü babamın da evde olduğunu düşündüğüm bi saat kızkardeşimi aradım.
Anemi istedim telefona. Gelmesi için kardeşime yalvardım, ısrarla konuşmak istediğimi söyledim. Nihayet kabul etti. Olan biten her şeyi anlatım. Çok şaşırdı, üzüldü. Hemen babama anlatmış. Babam da burdakilere telefon açtı "siz bizim kızımızı sahipsiz mi sandınız, gelir alırım bi daha ne onu ne torunlarınızı görürsünüz" demiş.
Sorma hocam bizimkiler pamuk gibi oldular. Taaa, oradan eşim aradı, nasılsın, bir isteğin var mı, diye... Hocam Allah razı olsun senden. Sen artık benim hocam değilsin, ablamsın, anamsın, seni hiç unutmayacağım, dedi. Bizde bir mutluluk, bir sevinç. Onu o şekilde okutup gönderdim. Daha sonra, çocuklara harçlık yapmak amacıyla çeyizinden kalan oyalı yazmaları sattığını söyledi. Ben de bir kaç tane aldım, ısrarla bir tane de hediye etti. Günler geçti, ara ara gelmediği oldu. Sorduğumda yevmiye usulü çapa ve tütün yapmaya gittiğini söylediler. Hakikaten biraz daha ferahlamıştı. Telefon numarasını aldım. Her zaman beni arayabileceğini söyledim. Kurs bitti. Ama bizim dostluğumuz bitmedi. Daha sonra telefonu kapandı.