Murat Akman Batman doğumlu bir genç. Şehit Komando Er Doğduğunda ailesi tarafından bir çöplüğe atılarak terkedilmiş ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nda büyümüş değerli bir vatan evladı Murat Akman. Ne kadar istemese de 18 yaşına geldiğinde evi bildiği çocuk yuvasından ayrılmak zorunda kalmış bir çocuk. Yuvası bildiği Çocuk Esirgeme Kurumundaki öğretmeniyle bağlantısını hiç koparmamış ve oradaki çocuklara yardımcı olabilmek için elinden geleni yapmış yiğit bir delikanlı. Askerlik görevini 1984/1 tertip komando er olarak yerine getirirken devletin kendisine bağladığı maaşı çocukların ihtiyaçları için Çocuk esirgeme kuruma göndermeye başlamış vefalı, vicdan sahibi yağız delikanlı. Asker olmuş. Devlet kucağından, asker ocağına….
Türk askeri olma onuruna erişmiş. Ancak kaderi kara çizilmişti bir kere. Doğduğu gün çöplüğe terk edilmiş kadersiz yavrumun. 14 Haziran 2004 de ŞırnakBeytüşşebap Mezrasındaki çatışmada gözünü kırpmadan şehit düşmüş. 25.5.2005 Tarihli ve 2005/8929 Sayılı Kararnamene ile Devlet övünç madalyası verilmiş kahramanımıza. Her çıktığı operasyonu riskliydi elbet ama son operasyonu hissetmişti sanki.
Çıktıkları operasyonlarda hayati tehlikesi olması sebebiyle son operasyon öncesi son mektubu olabileceğini düşündüğü bir mektubunu birlikte büyüdüğü bir arkadaşına ulaştırılmak üzere
bir asker arkadaşına emanet etmiş… Murat Akman’ın şahadet şerbetini içip geri dönmediği son operasyon sonrası son mektubunu teslim ettiği arkadaşı o emaneti,
verdiği adresteki arkadaşına ulaştırmış…
Mektup arkadaşı tarafından Murat Akman’ın vasiyeti üzerine bir yayın kuruluşuna belirli bir meblağ karşılığı devredilmiş
ve şehit askerin vasiyeti üzerine medya kuruluşunun ödediği para Murat’ın büyüdüğü Çocuk Esirgeme Kurumuna bağışlanmış ve mektup gazetede yayınlanmış…
İşte Şehit Komando Er Murat Akman, ailesi olmadığı için Türk Milletine yazdığı, kalpleri yaralayan, duygu dolu son mektubu;
“Bu yazı bir komando er mektubudur ve siz bu mektubu gazeteden okuyorsanız ölmüşüm demektir. Bir ailem olsaydı bu mektubu onlara yollamak isterdim ama yok. Size koğuştaki ranzamdan yazıyorum. Şuan etrafımda Adana, Ağrı, Sivas, Edirne, Diyarbakır, Ankara, Antalya, İzmir, Urfa, Trabzon…..
Türkiye’nin dört bir yanından birbirini tanımayan ama birbirlerinin canını korumaya yemin etmiş bir sürü asker var. Birazdan operasyona gideceğiz, tek dileğimiz kayıp vermeden geri gelmek. İlerde ölürsem diye bir mektup yazmak çok zor. Aklına getirmek istemez ya insan ölümü, hani her zaman bir umut vardır ya…. Askerliğim bittikten sonra yırtıp atacaktım bu mektubu ama şu an okuyorsanız yırtıp atamadım demektir. Zaten pek de kalem tutmaz elim. Silah tutmayı daha iyi bilirim. Sizi korumam için siz öğrettiniz silah tutmayı. Tuhaf olan siz bu mektubu okurken ben neden öldüğümü bile bilmiyor olacağım. Ya bir mayına bastım ya da yediğim birkaç kurşun. Bileniniz var mı ben nasıl öldüm? Kışlada her televizyona bakışımda bir birinizi öldürdüğünüzü, birbirinizin canını yaktığınızı gördüm. Müziğin sesini çok açtı diye komşusunu vuranlar. Gücü kadına yetenler. Cebindeki on lirası için adam vuranlar….
Kız arkadaşına baktı diye alayını bıçaklayanlar. Bileniniz var mı ben kimi korumak için öldüm? Eti az pişti diye garsona çıkışan adam; sen rahat uyu diye kurşunlar başımın üstünden geçerken ben dağda her bulduğumu kesip yedim. Arabasını solladılar diye levyesini kapıp arabadan inen adam, beni bir çöp bidonuna atıp giden anam; söylesene ben kimin için öldüm? Yetimhanede ve askerde en güzel şeyin ekmeğin bölmek olduğunu öğrendik biz. Peki, size neyi bölmeyi öğrettiler? Sizi önce Allah’a sonra birbirinize emanet ediyorum. Ben sizden razı odum Allah da sizden razı olsun.” Amin, amin, amin…. Şehit komanda Er Murat Akman’ın ibretlik o son mektubu tüm insanlığa ders veren nitelikte. “Birbirini tanımayan ama birbirlerinin canını korumaya yemin etmiş” ne kadar içten, ne kadar vakur, ne kadar samimi, ne kadar dostça bir cümle Yerin nur mekânın cennet olsun şehidim. Tüm şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum