OĞUL ANNESİNİ FIRTINA SIRASINDA EVDEN KOVUYOR… AMA BAVULDA NE VARDI…

Yağmur, Eskişehir’in iç kesimlerindeki küçük kasabada soluk pembe elbiseyi baştan ayağa ıslatırken, 68 yaşındaki Umut Yılmaz deri bavulunun sapını sıkı sıkıya tutuyordu. Böyle bir gecede, kendi oğlunun elinden evden atılacağını hiç düşünmemişti. Bora Yılmaz, alnına yağmurla yapışmış siyah saçları ve öfkeden kızarmış yüzüyle kapıyı sertçe kapatmış, “Yeter anne, artık dayanamıyorum,” diye bağırmıştı. İçeride 35 yaşındaki eşi Melis, salon penceresinden rahatsız bir ifadeyle izliyor; üç yıldır annesi-kayınvalidesi onların yanında yaşadığı için evin dengesi, Bora’nın tekstil fabrikasındaki işini kaybettiğinden beri iyice bozulmuş görünüyordu.

Fırtına şiddetlenirken, Umut düzensiz kaldırımda sendeledi; bir çamur birikintisine takılıp bavulu düşürdü. Eski kilit açıldı; içindekiler ıslak taşların üzerine saçıldı. Kağıtlar rüzgârla kapılara, ağaçlara yapıştı. Umut çamura diz çökerek “Hayır, hayır, hayır,” diye fısıldadı; yağmurla karışan gözyaşları yüzünden akıyordu. O esnada Bora, pencereden gelen patırtıya takılıp dışarı adım attı. Annesini yerde, ıslak kağıtların peşinde perişan hâlde görünce bir an vicdanı sızladı; ama gururu üstün geldi. Melis “Hiç değilse kağıtlarını toplayalım,” diye çekingen önerdi. Bora homurdandı; birleşen doğal bir aydınlıkta, bir şimşek daha sokağı yıkayınca, yerde savrulan kağıtların “tahmin ettiğinden fazlası” olduğunu seçti. İsteksizce ceketini alıp dışarı çıktı.DEVAMI DİĞER SAYFADA

Reklamlar