Zarfın içersinde gerçek, otuz senelik fısıltılı şüphelerin ve saklı önyargıların sonunu getirecek bir ifşa yatıyordu. DNA sonuçları, Olivia’nın kalbinde her vakit bildiği şeyi doğruluyordu: Jacob aslında de dördüzlerinin biyolojik babasıydı. Bulgular çürütülemezdi, soylarını sağlamlaştırıyor ve senelardır onları rahatsız eden mırıltıları susturuyordu.
Kardeşler annelerinin çevresinde toplandılar, kalpleri hem intikam hem de öfkeyle doluydu. Bu hem acı hem de tatlı bir andı. Şüphecileri haksız çıkarmış olsalar da, ispatlar aynı vakitte onları reddeden bir babanın yokluğunu da aydınlatıyordu. Yanlış anlaşılma ve önyargılarla kaybedilen seneları düşünmeden edemiyorlardı ve babalarının reddinin yükünü sarsılmaz bir güçle göğüsleyen Olivia amacıyla yürekleri sızlıyordu.
Olivia, çocuklarına gururla baktı, gözleri dökülmemiş yaşlarla doluydu. Aralarındaki bağın gerçekliğine, ten renginin ve toplumsal önyargıların ötesinde bir gerçeğe her vakit inanmıştı. “Bunu hep biliyordum,” diye fısıldadı, sesi sessiz bir zaferle doluydu. “Ve şimdi sen de biliyorsun. Arada sırada dünya delile gereksinim duyar ama biz her vakit sevgiyle yaşadık.